CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNDAKİ SÖZDE ÖZNELER - III CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNDAKİ SÖZDE ÖZNELER - III Avukat Fahrettin KAYHAN
MADDE 219 - (1) Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. (2) Mahkeme başkanının mazereti bulunursa tutanak, üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır. Birinci fıkra incelendiğinde ilk cümlesinin “duruşma için tutanak tutulur” olduğunu görüyoruz. Cümle yine sözde özneli edilgen çatı biçiminde kurulmuştur. Tutanağın kim tarafından tutulacağını cümleden anlayamıyoruz. Ancak tutanak kim tarafından tutulursa tutulsun imzalaması gereken kişinin mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi olduğu gerçek özneli cümle ile belirtilmiş. Bu maddeden tutanağın kim tarafından tutulacağını anlamadığımız gibi nasıl tutulacağını da anlayamıyoruz. Tutanakla ilgili her üç maddeden de tutanağın uygulamada olduğu şekliyle hâkim tarafından duruşmada söylenenlerin hâkim tarafından yeniden hâkimin cümleleriyle formüle edilerek kâtibe dikte ettirilmesi şeklinde tutulması gerektiğini çıkaramayız. Uygulamada, olup biten ve söylenen her şey hâkimin yansıtmayı uygun bulduğu kadarıyla ve şekliyle tutanağa geçmekte ve duruşmanın o şekilde cereyan ettiği kabul edilmektedir. Maddeden tutanağın kim tarafından ve nasıl tutulmasından ziyade kim tarafından imzalanacağının önemsendiğini görüyoruz. İddia makamı veya savunmaya tutanağa imza atma veya şerh koyma yetkisi tanınmamıştır. Uygulamada benimsenen tutanak usulü nedeniyle zaman zaman avukatların taleplerini tutanağa yazdırmakta güçlük yaşadığını görüyoruz. Talebin veya beyanın tutanağa yazılıp, yerinde değilse CMK 192 (2) fıkrası uyarınca mahkeme başkanı tarafından reddedilmesi ve red kararının da tutanağa yazılması gerekirken problem, tutanak dışı ve hakimin istediği yönde tartışmayla çözülmeye çalışılmaktadır. Tutanağa şerh koyma yetkisi bulunmayan avukatın talebini tutanağa geçirtmesi zor kullanamayacağına göre hemen hemen imkânsız olmaktadır. İddia makamı veya savunma, tutanağa geçmeyen bu talep ve kararı, istinaf veya temyiz yoluyla denetlenmesini sağlayamamaktadır. CMK 221. Maddesine göre duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir. Bir hâkime sahtecilik iddiası yöneltmek dünyanın her yerinde çok ciddi bir suçlamadır. Pekiyi bu sahtecilik iddiası nasıl kanıtlanacaktır. İddia ve savunma makamı sorun yaşadığı hâkimle girdiği duruşmada duruşmanın ses kaydını alabilir mi? CMK 183. Maddesinde bu yasaklanmıştır. TCK 286. Maddesinde de suç olarak düzenlenmiştir. Geriye tanık olarak, savcı, kâtip ve mübaşir kalmaktadır. Duruşma tutanağında da ceza muhakemeleri kanununa egemen olan sözde özneli edilgen çatılı anlatım egemendir. Örneğin, “açık duruşmaya başlandı,” “okundu dosyasına konuldu” gibi sözde özneli edilgen cümleler kullanılmaktadır. Duruşma tutanağındaki bu sözde özneli edilgen çatılı cümlelerde sözde özne genelde hâkimi ifade etmektedir. Ancak sözde özne kullanımı, çoğu kez duruşmada olanı yansıtmamaktadır. Örneğin duruşmada avukat tanığa doğrudan soru yönelttiğinde soru tutanağa yazılmamakta, alınan tanıktan alınan nihai cevap yazılmaktadır. Bu cümle kalıbı genellikle şöyle başlamaktadır: “ Sanık müdafiinin isteği üzerine soruldu.” Devamında tanığın beyanı hâkim tarafından tutanağa dikte ettirilmektedir. Hatta uygulamada iddia makamı ve savunma avukatı bir şey söylemeden hâkimin onlar yerine tutanağa beyan yazdırıldığına da sık sık tanık olmak mümkündür. Bu nerenle İcra edilen duruşmaların çoğu gereksizdir. Mahkeme başkanıı veya hakim duruşmayı tek başına yapabilir. Sonuç olarak, Kanımızca Ceza Muhakemesi Kanunundaki sözde özneli edilgen çatılı cümlelerle yapılan normatif düzenlemeler, uygulamada yargı görevinin yanında iddia ve savunma görevlerin büyük ölçüde mahkeme başkanı veya hâkim tarafından ifa edilmesine yol açmıştır. İddia ve yargı yükü, hatta zaman zaman savunma yükü fiilen hâkimlerin sırtındadır. Dürüst bir hâkimin hukuk dâhisi de olsa fiziksel ve psikolojik olarak bu yükü kaldırması ve adil yargılama yapabilmesi mümkün değildir. İtham eden, sanık aleyhine delil toplayan, delilleri ortaya koyan bir hâkimin tarafsız olması/görünmesi ve güven vermesi, hele çok sayıda hakimin muhtelif ağır suçlardan yargılandığı ve/veya mahkum olduğu bir ortamda mümkün değildir. (Devam edecek) |
1121 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |