CEZA MUHAKEMESİNDE GEREKÇELİ KARARLARDAKİ SÖZDE ÖZNELER CEZA MUHAKEMESİNDE GEREKÇELİ KARARLARDAKİ SÖZDE ÖZNELER Avukat Fahrettin KAYHAN Aşağıdaki iki paragraf Girne Ağır Ceza Mahkemesinin 5252 /2016 Dosya nolu kararından örnek olarak alınmıştır: “N. D., yurt dışında yaşayan ve KKTC ile tek bağlantısının , dava konusu hastanede yaptırmış olduğu operasyon olan bir kişi olduğu mahkeme huzurundaki değer gören şahadetten ortaya çıkmaktadır. İddia makamı tarafından önceden celp edilerek mahkemeye gelme mecburiyetinde bırakılan bir tanık değildir. Bu tanık tamamen kendi isteği doğrultusunda sırf bu meseleyle ilgili şahadet vermek arzusunda olduğu için iddia makamına ulaşmış ve mahkemeye gelmiştir bu yönde bulgu yaparız. Tüm bu hususlar göz önünde tutularak tanığın şahadeti ve istintakı esnasında verdiği cevaplar değerlendirilmelidir.Bu tanık sıkı bir istintaka tabi tutulmuş ve geçirmiş olduğu ameliyatın amacının ölü bebeğin alınması olduğu kendisine iddia edilmiştir. Bu tanık bebeğin ölü olmadığını, sağlıklı olduğunu, erkek arkadaşı istemediği için bebeği aldırmak mecburiyetinde kaldığını ısrarla tekrar etmiştir. Bu yöndeki cevaplarında herhangi bir tenakuza düşmemiştir. Bu tanığın cevaplarında çelişki ya da doğruyu söylemediğine dair atıfta bulunulabilecek yegane nokta kanaatimizce bebeğin babasının ismini açıklamaktan kaçmak için vermiş olduğu cevaplardır, ancak tüm bu yöndeki istintak ve tanığın vermiş olduğu cevaplar bir bütün olarak ele alındığı vakit verilen cevapların sadece bebeğin babasının kim olduğunu açıklamama çabasından ileri geldiği anlaşılmaktadır. Bu noktada göstermiş olduğu tavrın, bu tanığın şahadetinin güvenilir olmadığı yönünde bir kanıya varmamıza sebep olamayacağı kanaatindeyiz. Sonuç olarak bu tanığın mahkeme huzurunda doğruları söyleyen güvenilir bir tanık olduğu kanaatine varırız." Bu karardaki en dikkat çekici husus, kararın “gerçek özne” kullanılarak birinci çoğul şahıs ağzından yazılmış olmasıdır. Kararın hemen hemen tamamında cümleler gerçek özneli etken çatı kullanılmış olmasıdır. Heyet, Başkan Fatma Şenol, Murat Soytaç ve Seran Bensen adlı sayın hakimlerden oluşmaktadır. Heyet bu nedenle kararı birinci çoğul şahıs özneli cümlelerle kaleme almıştır. Tek hâkimli kararlarda ise özne olarak birici tekil şahıs kullanılmaktadır. Bu üslubun Girne Ağır Ceza Mahkemesine özgü olmadığını söyleyelim. Bir çok yabancı ülke mahkeme kararında bu üslubu görmek mümkündür. Yukarıda alıntılanan iki paragrafta yine bizim yadırgadığımız ve çok az rastladığımız bir şeyi daha fark ediyoruz. Bu iki paragrafta tanık ifadesi özetlenmekte ve tartışılmaktadır. Heyetin niçin bu tanığın ifadesine itibar ettiğini açıkça anlıyoruz. Heyet, “gerçek özne” birinci çoğul şahıs kullanarak kararına sahip çıkmaktadır. Kararın tamamını okuduğumuzda başka bir şeyi fark ediyoruz. Fatma Şenol, Murat Soytaç ve Seran Bensen adlı gerçek kişi hâkimler tüm deliller ile doğrudan doğruya temas kurmuşlardır. Başka bir hakimin edindiği izlenimlerle veya dosyadaki kağıtları okuyarak hüküm kurmadıklarını anlıyoruz. Bu noktadan sonra ülkemize dönüp her hangi bir ağır ceza mahkemesi kararını inceleyelim. İlk fark edeceğimiz husus, kararın yazımında sözde özneli, edilgen çatılı cümle ile kararların yazıldığını görürüz. Yukarıdaki paragrafta yer alan “bu tanığın mahkeme huzurunda doğruları söyleyen güvenilir bir tanık olduğu kanaatine varırız” cümlesi bizdeki her hangi bir ağır ceza mahkemesi heyeti şöyle sözde özneli olarak kuracaktır: “tanığın mahkeme huzurunda doğruları söyleyen güvenilir bir tanık olduğu kanaatine varıldı.” Ancak çoğu kez böyle bir cümleye de rastlayamayız. Çünkü bir tanık ifadesinin yukarıdaki paragraflarda olduğu gibi değerlendirildiği bir karara çok nadiren rastlarız. Yine bizdeki bir gerekçeli kararı okuyarak, yargılamaya baştan sona aynı hakimin katıldığını anlayamayız. Emin olabileceğimiz yegane şey, gerekçeli kararın kararda yazılı hakimler tarafından (yazıldığı değil) imzalandığıdır. Duruşmayı yapan hâkimler, tanıkları dinleyen hakimler, dosyayı okuyan hakimler, kararı veren hakimler, kararı yazan hakimler, kararı müzakere eden hakimler, kararı imzalayan hakimler farklı olabilir ve bu gerçeği kararı okuyan hiç kimse bilemez. Bizim hukukumuzda heyet, hakim değişiklikleri nedeniyle “şu tanığı dinledik” yazamayacağı için gerçek özneli etken cümle kuramayacaktır. Çünkü heyet, çoğu kez o eylemin gerçek öznesi değildir. Bu yüzden de karar sözde özne kullanılarak yazılmalı, gerçek özneler gizlenmelidir. Karşılaştırmalı bir araştırma yapmadan şöyle bir hükmün hiçbir ülke mevzuatında olamayacağını peşinen söyleyebiliriz: CMK madde 232 (5) Hüküm sonucu tefhim edildikten sonra gerekçeli karar imzalanmadan hakim ölür veya herhangi bir sebeple kararı imzalayamayacak hale düşerse, yeni hakim, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazarak imzalar. Toplu mahkemelerde böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde, hüküm diğer hakimler tarafından imzalanır ve başkan veya en kıdemli hakim tarafından, hükmün altına diğer hakimin imza edememesinin sebebi yazılarak imza olunur. Bu maddelerde yazılı olgular, uygar muhakeme yasalarında yargılamanın yeniden yapılmasını gerektiriyor olmalıdır. Kanundaki ve kararlardaki sözde özeli cümleler tek bir şeyi göstermektedir. Mevcut yargılama sisteminde hiçbir hâkim, en azından hakim değişikliği nedeniyle, gerekçeli kararı birinci tekil şahıs veya heyetse birinci çoğul şahıs gerçek özneli cümleler kurarak yazamaz. Çünkü gerçek özne o değildir. Not: Yukarıda alıntılanan kararın tam metnine ulaşmak için: http://www.mahkemeler.net/cgi-bin/default.aspx |
1386 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |