1518 RAKAMI ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLALİDİR 1518 RAKAMI ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLALİDİR Av. Fahrettin KAYHAN Örnek olarak inceleyeceğimiz, adli tebligat zarfının üzerinde dosya numarası olarak 2018/1518 yazıyor. Tensip kararı 15 Mart 2018 tarihli. Bunun anlamı şu: 2018 yılının ilk iki buçuk ayı içinde Mahkemeye 1518 dava gelmiş ve esasa kaydedilmiş. Bu mahkemenin geçen yıllardan devreden ve yargılaması devam eden dosyaları da var. Bu mahkemenin elinde 150-200 sanıklı dosyalar olduğu bilgisine sahibiz. Bir mahkemenin adil yargılama yapıp yapmadığını/ yapıp yapamayacağını gelen tebligatın zarfını hiç açmadan esas numarasına bakarak söylemek mümkündür. Haydi, diyelim ki biraz titiz araştırmacısınız ve bilimsel olma kaygınız var, mahkemenin derdest dosya sayısını öğrenmeniz olgusal veri olarak yeterli olacaktır. Ancak “1518” sayısı ve “15 Mart 2018” tarihi ve mahkemenin “asgari bir adet 150 sanıklı bir davasının” olduğunu bilmek bu yazı kapsamında bir değerlendirme yapmak bizce fazlasıyla yeterli veridir. Niteliği ne olursa olsun 1518 Ağır Cezalık iş bir insan kapasitesinin üstünde olduğu vakıasına karşı çıkacak dünyada bir hukukçunun çıkacağını sanmıyorum. Buna davaya bakacak heyet de dahil. Bu yazıda Adalet Bakanlığı istatistiklerini, doktrindeki karşılatırmalı iş yükü araştırmalarını bulup akademik görüntülü dip notlu, kaynakçalı uzun bir makale çıkarabilirdim. Ama bu çok gereksiz bir zahmet olurdu. Yayın sayısını tutturarak akademik terfi alacak da değilim. Ayrıca, yaşayan her hukukçu/hukukçu olmayan herkes, niteliği ne olursa olsun yılın ilk üç ayı içinde gelen 1518 davayı bir mahkemenin (mahkeme iki heyetle çalışsa da) sağlıklı göremeyeceğini bilir. Adli tebligat zarfımızın üzerinde yazılı olan 1518 sayısı, 1518 davanın niteliği ve kapsamı hakkında bir bilgi içermiyor. Ama bu davalardan en az birinin 150’den fazla sanık hakkında olduğunu biliyoruz. 150 Sanıklı bir davanın, Ceza muhakemesi kanunda yazılı normlara ve bu kanunu yorumlayan görüşlere uygun şekilde yürütülebilmesi için mahkemenin sonuçlanana kadar sadece bu davaya bakması gerektiğini “öznel ve ütopik bir görüş olarak” söyleyebilirim. Objektif bir görüş oluşturmak isteyen değerli araştırmacılar, Dünyadaki bu tür toplu yargılama süreçlerini araştırması gerekecek. Biz bu araştırmaya şu nedenle gerek duymuyoruz: çünkü bu mahkemenin bundan başka “en az” 1517 davası olduğunu biliyoruz. Bu tespitlerden sonra yapacağınız araştırma hukuksal değil, biyo-psikolojik bir inceleme araştırma olabilir. Cüppesinin içinde gördüğümüz hâkim en sade tanımıyla bir insandır. Her insan gibi biyolojik ve zihinsel sınırları, gündelik hayatı, meslek dışı rol ve sorumlulukları, kişisel veya alevi sorunları vardır. Bu sınırların dışındaki bir iş yükünü, normal bir insan fiziken ve fiilen yapamaz. Böyle bir iş yüküyle karşı karşıya kalan bir insan (olayımızda hakim) ya işi standartların çok atında bir kaliteyle biyolojik ve psikolojik kapasitesi elverdiği kadar yapmaya çalışacaktır ya da böyle bir iş yükünü üstlenmeyi reddedecektir. Birinci yolun yolun sonu, kaçınılmaz olarak mahkemenin kendisini bağlayan hukuk kurallarını ihlal etmesi, adli hata, dürüst olmayan yargılama, insan hakkı ihlali olacaktır. Bu fiziksel bir neden sonuç ilişkisidir. İkinci yol ise, bu insanın (olayımızda hakim) makul olmayan insan kapasitesini aşan iş yükünü reddetmesi, kapasitesini aşan yeni davalara bakmayı bu nedenle kabul etmemesidir. Bu çok üst seviyede bir hukuk anlayışı ve argümantasyon yeteneği ve daha başka bir çok özellikler gerektirdiği gibi, hakimin bu aktivist tutumunun ağır sonuçlarına katlanması da gerekecektir. Duruşmanın birinde birinci sınıf hakime elimdeki kanunu açıp uygulanmasını istediğim maddeyi okuduğumda kanun maddesine “o olması gereken hukuk avukat bey” cümlesini duyduktan sonra bu ikinci yolun da ebediyen kapalı olduğunu düşünebiliriz. Yazılı hukuk normunun, olması gereken hukuk olarak değerlendirmesi karşısında, "olan hukuku" yazılı kaynaklar dışında aramamaızı gerektirir ki, bu belki sosyolojinin ilgi alanına girebilir. Sonuç olarak, “1518” sayısı ve “15 Mart 2018” tarihi ve mahkemenin “asgari bir adet 150 sanıklı başka bir davasının” olduğu somut olgularından yola çıkılarak adli tebligat zarfındaki 2018/1518 sayısının AİHS’nin 6. Maddesine ve Anayasanın 36. Maddesine aykırı olduğunu söyleyebiliriz. Ama bunu söylemek sorunu çözmeyecektir. Çünkü sorun geneldir. 30 yıllık meslek hayatımız, “sürekli hukuk reformu” içinde geçti. Şahsen ben bu reform işini hukukçuların beceremeyeceğine ikna oldum. Sanki hukukta reform işini, disiplinler arası çalışmaya yatkın, iş ve süreç analizini bilen endüstri mühendislerine bıraksak daha iyi sonuç alırız gibi gözüküyor. Neyse, biz zarfımızı açıp, işimize bakalım.
|
1219 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |