ÇOCUK HÂKİMLER VAKIASI VE ADALET Twiterda Avukat Prof Dr. Talat Canpolat tarafından şöyle bir paylaşım yapıldı: Hukuk devleti için çocuk gelinler kadar "çocuk avukat/Hakim/Savcıları da konuşmalıyız. Bu meslekler bilginin yanında tecrübeyi de gerektirir. 23-24 yaşında icra edilmez. (13 Mayıs 2019, saat19) Bu twit bu konuda objektif üslupla yazılmış bir örnek. Zira sorunu yargının üç öznesi açısından ifade etmiş. Biz avukatları da kapsıyor. Ancak somut ve can yakıcı olaylara dayanan twitlerde sorun genellikle çocuk ve ergen avukatlar tarafından, çocuk hâkim ve savcılara yönelik olarak ve öfkeli ve isyankar bir üslupla ifade ediliyor. Diyarbakır'ın Çermik ilçesinde, kendileriyle aynı saat diliminde arkadaşlarıyla halı sahada futbol oynamak isteyen Cumhuriyet Savcısı'na itiraz eden 14 öğretmenin gözaltına alınması olayı bir uç örnek olarak durumun vahametini ortaya koymak için yeterlidir[i] . Haberde Çermik halkının bu savcıdan çektikleri muhtemel eziyetler yazmıyor tabii, bu konuda bir bilgimiz yok. Bu ve buna benzer olaylar sık sık basında ve sosyal medyada yer almaktadır. Sorunla ilgili son twitter paylaşımı Avukat hakları kişisinden. Twit şöyle: Şüphelin haklarını belirleyen ve CMK yasasını kafasına göre uygulayan "çocuk savcılar" istemiyoruz. Bu savcının diploması ile mesleğe kabul edildiği mülakat yeniden incelenmeli. (17 Ağustos 2019) Twitin altında savcının tuttuğu tutanak var. Bu tutanağı tutan savcının cocuk savcı olduğunu tutnağın içeriğinden değil, olayla ilgili tutanak tutmasından anlıyoruz. Deneyimlerimize göre tutanağı twittera düşen bu çocuk savcının bu olaydan çıkaracağı ders, bundan sonra yapacağı hukuka aykırı hatta suç teşkil eden savcılık işlemlerini tutanağa bağlamaması gerektiği olacaktır. Böylelikle umut vaad eden "çocuksu dürüstlüğünü" de terk ederek biz "yetişkin hukukçular" arasına karışacaktır. Avukat hakları kişisinin twitine Azuth Süreyya Aydemir, "25 yaşında savcı olayı gerçek mi?" diye şaşkınlıkla tepki verirken, Yankı Büyuksezer bu soruya "Evet ne yazık ki…Çocuk hakimler diyoruz." Ömer Kavili "Suça sürüklenen hakimler diyoruz" şeklinde paylaşımda bulunuyor. Pekiyi bu sorun nasıl birden bire gündeme geldi? Daha önce yok muydu? Bu güne kadar hakimler, savcılar ve avukatlar yetişkin olarak mı mesleğe başladılar? Bu soruların doğru cevabını verebilmek için en az on yıl, beş on bin nüfuslu, en fazla iki avukatın bulunduğu bir ilçede avukatlık yapmalı ve çok iyi gözlemci olmalısınız. "Çocuk avukat" olarak kasaba avukatlığa başlamış ve 10 yıl sürdürmüş bir "twittolog hukukçu[ii]" olarak bu meselenin yeni olmadığını söyleyebilirim. Ülkemizde hukuk mesleğine kadimden beri çocuk avukat/çocuk savcı/çocuk hakim olarak başlanılır. Ben de mesleğe, Türkiyedeki gelmiş gemiş tüm meslektaşlarım gibi bir çocuk avukat olarak başladım. Bu meselenin bugün sorun olarak karşımıza çıkmasının nedeni, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hakim savcıların üçte birinin silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasıyla ihraç edilmesi ve İstinaf Mahkemelerinin kurulmasıyla tecrübeli hakim-savcıların Bölge Adliye Mahkemelerine atanmasıyla, daha da büyüyen hakim-savcı açığını kapamak zorunda olan yönetimin, çocuk savcı ve hakimleri metropolitan kentlere atamak zorunda kalmasıdır. Böylece bu güne kadar metrük bir ilçenin sınırlarında kalan çocuk hakim-savcı sendromu şimdi bir salgına dönüşmüştür. Pekiyi eskiden bir ilçede mesleğe başlayan bir çocuk hakim, nasıl yetişkin hakime dönüşüyordu? Nasıl tecrübe kazanıyordu? Nasıl bir "yargıç şahsiyeti" geliştiriyordu? Yetişkinliğe adım atıp metropolitan kentlere atanan bu hâkimler tecürbe kazanınca iyi hukukçular mı oluyordu? Hemen belirtelim bu çocuk hâkim-savcıların bir kısmının ebeveyn veya ebeveyn yerine geçen akraba, hemşehri, ülküdaş, yoldaş vs. Yargıtay üyesi veya yetişkin hakim-savcı koruyucu abileri olurdu. Bu ebeveyn veya ebeveyn yerine geçen abiler-ablalar, çocuk hakimlere telefonla veya bizzat dava dosyalarında hukuki danışmanlık, örnek karar temin etme gibi yardımlarda bulunduğu gibi, Yargıtay'da not düzeltme, tayin ve terfilerde referans olma gibi kariyer desteğinde bulunurdu. Bu "şanslı" çocuk hakimler-savcılar, bu imkandan yoksun olanlara göre daha çabuk yetişkin hakim savcılara dönüşüp kariyer basamaklarını tırmanıyorlardı. Çocuk hakimler, metodoloji bilgisinden yoksun oldukları için ve okulda öğrenilenlerin uygulamada hiç bir bir anlamı da olmadığı için mesleği "taklit yoluyla" öğrenir ve önlerine gelen hukuksal sorunları yanlış olsa dahi önceki denenmiş örnek uygulamalara bakarak çözerlerdi. Çocuk hâkim-savcıların eğitiminde uygulanan bu "adli pedagoji", "bağımlı ve her türlü etkiye açık hakim" yaratmak için çok elverişli bir sosyal zemin oluşturmaktaydı. Bu çocuk hakimler büyüyüp Yargıtay üyesi olunca, kazandıkları engin deneyimleri kitap yayınlayarak ve yayınladıkları kitapları çocouk hakimler, icra müdürleri ve yazı işleri müdürleri aracılığıyla biz çocuk avukatlara, nüfuz kullanarak sattırmak suretiyle yeni neslillerle paylaşırlardı. İçtihatlı notlu bu kitapların malzemesini baro dergilerine bile vermeyi reddettikleri, kamuoyundan sakladıkları emsal kararlar oluştururdu. Ankara Barosu eski Başkanı Sadık Erdoğan, Ankara Barosu Dergisi için Yargıtay Dairelerinden karar almayı başaramayıca duruma isyan ederek tek sayı yayınlanan "Avukat" dergisinde "Yargısal içtihatlar Kimin Malı" başlıklı bir makale bile yayınlamıştı. Bu yazı Bursa Barosu Dergisi'nin Ekim 2002 tarihli 76. sayısında da yayınlanmıştır. Meraklısı, kısa bir arartırmayla internetten bulabilir. Kuşkusuz çocuk hakim-savcının ''Güç''le ilişkisi ve ''Güc''ü kullanım biçimi, üslubu da bir çok yönden incelenmeye değer çok çetin bir konudur. Yazımızın başında Çermik Savcısının halı saha gözaltısı yeni ve münferit bir olay değildir. Fakülteyi yeni bitirmiştik. Hakimlik stajına yeni başlamış arkadaşımla belediye otobüsünde Ulus'a gidiyorduk. Bir köylü vatandaş Ulus durağında inme için acele edince bizi istemeden biraz sıkıştırdı. Tolere edilebilecek bir tartışma çıktı. Stajyer hakim arkadaşım ani bir refleksle stajyer hakim kimliğini adamın gözüne dayayıp güç kullanmanın şehvetiyle "ben hakimim" diyerek, adama hakaret etmeye başladı. Arkadaşımın bu davranışı beni çok ürkütmüştü. Bu onun ilk çocuksu güç kullanımıydı ve kuşkusuz bu davranış kalıbının meslek hayatında daha da olgunlaşmış şekilde devamı da gelecekti. Geçen haftalarda bir arkadaşımızın hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi yakını, arkadaşımız aracılığıyla benden arabasına yapıştırmak üzere "Ankara Barosu logosu" ve "Adalet Bakanlığı logosu" istedi. Sanırım amacı bu logolar sayesinde trafik kontrollerinden korunmaktı. Logoları almak için büromuza geleceğini düşünerek, logo yerine hukuk metodolojisi alanında yayınlanmış 3 değerli kitabı hediye etmeyi düşünüyordum. O, bize logoları temin ettiğimizde arkadaşımız vasıtasıyla kendisine iletmemiz gerektiği talimatını gönderdi. Bu çocuk, 3 sene sonra muhtemelen hakim olacak. Umarım, bu müstakbel çocuk hakimle gelecekte trafikte karşılaşmazsınız. (devam edecek)
[i] Haberin tamamı için bkz. https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/savci-hali-saha-tartismasinda-14-ogretmeni-gozaltina-aldirdi-iddiasi-3724637/
[ii] Adli twittoloji: Hukukun ve hukuk uygulamalarının twitter medyasına yansıma biçimlerini inceleyen disiplinlerası eden bir dal bilim dalı. Şu anda hukuk bilimindeki tek anlamlı ve gelecek vaad eden bir alan. |
3605 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |